17 Ağustos 2016 Çarşamba

Bu ay ne okusak ( Divan | Irvin D. Yalom)

Bu sefer eskilerden bir kitap tavsiyesi ile geliyorum. Yazarı çoğunuz Nietzsche Ağladığında romanından hatırlayacaktır. Bu kitap biraz da Nietzsche'nin gölgesinde kalmış olsada, bağımsız olarak değerlendirildiğinde oldukça eğlenceli kurgu, analizleri ve karakterleriyle bir kitap olduğunu kabul etmek lazım. 

Kitap Tanıtımından

Daha önce yayımladığımız Nietzsche Ağladığında kısa sürede kendi hayranlarını yaratarak bir "kült" romana dönüştü. Bunun gibi yoğun metinlerde pek rastlanmayan bir ilgiyle karşılaşarak büyük övgüler aldı. Aynı yazarın hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir başka romanını sunuyoruz bu kez: Divan. Yine yoğun, şaşırtıcı ve sürükleyici...

Zaman

Tam bir iletişim bombardımanına maruz kalırken en yakınımıza bile dokunmakta sorunlar yaşadığımız modern zamanlar. Bütün mahremiyet dengelerinin bozulduğu, "özel hayat" tecavüzcüleri ve teşhircilerle dolu bugünün dünyası.

Mekan

Psikiyatrist ve hastanın birbirlerine açıldıkları, birbirlerini teslim almaya çalıştıkları, yalan söyledikleri, seviştikleri bir tür mahremiyet koltuğu: Divan. Ya da "oyun yeri".

Aktörler

Sahicilik ve samimiyet arayanlar. İçi acıyanlar. Dokunma ve konuşma yeteneğini yitirenler. Kendisiyle yüzleşmeyi beceremeyenler. Tanrı arayanlar. Yalnızlar. Dolandırıcılar. Ve zamanımızın vazgeçilmezleri arasındaki yerlerini giderek sağlamlaştıran psikiyatristler.


Konu

Yakınlarımızla yaşayamadığımız mahremiyeti bir kurum olarak paylaşan psikiyatristlerin ne ölçüde sahici ve samimi oldukları. Psikiyatrist ve hastası arasındaki mahremiyetin sınırları; seksin terapideki (varsa) yeri. Hayal ve hakikat ilişkisi. En mahrem sırlarımıza vâkıf olan psikiyatristlerin bu "mahrem yükler"i taşırken kendi mahremiyetlerindeki dalgalanmalar karşısında nasıl tökezledikleri. Genç bir hekim, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin başkanlığını yapmış, şimdi ise hastasıyla cinsel ilişkiye girmekle suçlanan bir meslektaşını sorgulamakla görevlendirilir. Suçlanan psikiyatrist, katı kurallara dayalı hasta-hekim ilişkisinin aşılmasını savunmaktadır: "Benim tekniğim, her türlü tekniği bir yana bırakmaktır" der. Genç hekimin tüm yaşamını değiştirecek olan bu görüşmeyle birlikte sevgi, hakikat, teori, otorite, benlik, doğruluk, para, statü, kibir, hınç... ve yalan üzerine, "içeriden anlatılan" bir yolculuk başlar.

Share:

Border Collie ile ev halleri 1

İnternette genel bir arama yaptığınızda aslında bir siteden alınmış bir yazının çeşitli versiyonları haricinde çok fazla bir bilgiye ulaşılamıyor.

İşin aslı hiç aklımızda yokken kukileta (kısaca kuki) birden hayatımıza giriş yaptı ve herkes gibi bizde bir bakalım ne diyorlar internette diye bakınca malum soru ve cevabı ortaya çıktı. 

Border Collie evde beslenir mi? Eğer sahiplenmediyseniz ve niyetiniz varsa cevabım hayır, beslenmez, çok zor olacağı yönünde. Ama bir şekilde bizim gibi kendisini kucağınızda bulduysanız bazı şeylere hazırlıklı olun. 

Bu cinsin şarj süresi çok kısa. Yani demek istediğim, kendisini bayılana kadar yorun (koşma, oyun,  ve benzeri aktiviteler ile), yorgunluğu göre bir iki saat sonra fabrika ayarlarına geri döner. Evin içinde bile ansızın bir enerji patlaması yaşayıp oraya buraya koşturmak isteyebilir (şahsen biz kiralık da olsa bahçeli veya terası geniş bir ev bakmaya başladık). Bu yönden evin içinde bakmaya çabalayacaksanız (bakınız kiralık ev arayışımız :) kendisini mutfak ve yatak odanız haricinde kısıtlamayınız. Odalar arasında koşturabilsin. 

5 aylık kızımızın dişleri şuan kaşınma evresinde ve evde yalnız kaldığı anlarda her şeyi kemirebilme potansiyeli mevcuttur. Köpeklerde zaman kavramı olmaması sebebiyle birşeyi yaparken yakaladığınız zaman kızın, sabırlı ve tutarlı olun. 

Yatak odanıza alırsanız, bu noktadan sonra hep orada yatmak isteyecektir, yapmayın. 

Tuvalet eğitimi konusunda, kendisini arada evde yalnız bıraktığımız için itliğine yaptığını düşünmekle birlikte şuan için bir gün yapması gereken yere, bir gün kafasına göre devam ediyor. 

Bunun haricinde ama evet zeki bir köpek. Bir çok şeyi çok çabuk kavrayabiliyor. Çoçuklarla iyi geçiniyor, bazı konularda çok inatçı olabiliyorlar, enerjikler, oyuncular, başka köpeklerle oynamayı seviyorlar ama bu konuda seçiciler kimisine hırlarken, kimisiyle saatlerce oynuyorlar. Eve alıştıkça, sahiplendikçe zapt etmeniz zorlaşacak. 

Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. Sorularınız olursa yorum kısmına yazmaktan çekinmeyiniz. Bildiğimiz kadarıyla cevaplamaya çalışırım ama benimde uzman bir bakıcı olmadığımı bilin. Sizden çok farklı durumda değilim sonuçta. 
Share:

Easybreath | sıkıcı şnorkellere veda etme zamanı.

Önce gerçekler, dışardan çok komik veya garip görünüyor. Yeni yeni yaygınlaşmaya ve alternatifleri ortaya henüz çıkmamış olması sebebiyle insanlar o nedir  bakışıyla sizi izliyor. 

Bunlara takılmazsanız ama, suda burundan normal refleksimize uygun şekilde nefes almanızı sağlayan, geniş görüş imkanı sağlayan, suyun altına girdiğiniz vakit otomatik olarak nefes borusunu kapatarak su yutmanıza engel olan, red dot ödüllü bu ürünü kullanmamak için bir neden yok. Ürün dechatlon mağazalarında 130 TL gibi bir fiyata satılıyor. 

Yaz bitmeden bir göz atmakta fayda var. 
Share:

5 Ağustos 2016 Cuma

Sanal Gerçeklik ( VR) tecrübesine hazır mıyız?

Hepimiz o meşhur hikayeleri biliriz. Google garajda kuruldu, okulda arkadaşları ile haberleşmek için mark facebook'u kurdu, şuanda kullanmakta olduğum blogger'ın kurucuları kazandıkları para ile twitter'ı kurdu (ironik bir şekilde daha kısa mesaj yazılması için), arkadaşları arasında video paylaşmakta sorun yaşayan iki kafadarın kurduğu video paylaşım sitesi (evet isim bile vermiyorum) ve benzeri diğer olaylar, olaylar;

Bu hikayelerin ortak noktası, iyi bir fikirin güzel bir ürüne tam olarak dönüşmeden önce bile (yukarıda bahsettiğim firmaların ilk hallerini kafanızda canlandırın) büyük kitlelerce tutulması, popüler hale gelmesi sonucunda piyasayı domine etmeleridir. Bilişim sektörü zaten özü itibariyle bu tarz iyi fikirleri birbirlerinden ben senden daha iyi yaparım mottosu ile araklamaları üzerine kurulu birazda ( instagram'ın vine'den, facebook'un periscope'dan arak işleri gibi), ki bu iyi bir şey, çünkü kullanım alışkanlıklarımıza uygun şekilde sektör büyüyor.

İşte şimdi çok eskiden beri örnekleri mevcut olsa bile bir sanal gerçeklik çılgınlığı yaşanıyor. Olaya uzaktan bakarsak aslında öyle çılgın bir gelişmiş, son kullanıcıya dönük (dokunmatik telefonunuzun şuanki durumunu düşünün, ilk hallerine göre neler yapabildiğini) hayatına etki edecek ürünler az ama tüm firmalar farklı farklı şekillerde işte yazının başında bahsettiğim o başarı hikayelerinden birini yakalamaya çalışıyorlar.

Bu sebeple herkes kör bir şekilde kendi fikirini atıyor. Şuanda yaşanan asıl rekabet sanal gerçekliğe hangi yolla gireceğimiz, donanım olarak neyi tercih edeceğiniz yönünde.

Örnek vermek gerekirse facebook'un oyuncağı oculus rift oturduğunuz yerden uslu uslu sanal gerçekliğe girmenizi istiyor.

Sony playstation vr'da benzer bir ekol ile oturduğunuz yerden sağa sola bakarak oyun oynamanızı istiyor.

Htc Valve oturmaya mı geldik, odayı boşaltın, içinde gezeceğiz diyor. Ama kablolar filan derken onunda kısıtlamaları mevcut.

Space Walker ve Virtuix Omni gibi ürünler ise koşmanızı istiyor, sizin nefesinizi kesecem diyor. Fikir bence çok heyecanlı ama kim 2, 4 saatlik Battlefield, Counter Strike maratonuna dayanabilir belli değil. Sonu bir hevesle alınan koşu bandı gibi olabilir. Htc Vive bu yönüyle daha sakin bir versiyonu diyebiliriz.

Şuana kadar saydıklarıma sahip olmak için (donanım olarak) kesenin ağzını açmanız gerekiyor. Bu yüzden alternatif  ve mobil kullanılması amacıyla google cardboard, samsung vr, lg 360 vr tarzı telefonunuzla sanal gerçeklik dünyasına girmeniz isteniyor.

Sanal gerçeklik eğitim (similasyon), sağlık, ürün geliştirme konularında uzun süredir kullanılıyordu ancak şimdi işin eğlence, gezi, gözlem kısmına geldik ve kullanıcı tercihleri sektörün geleceğini belirleyecek. Şahsi kanaatim önümüzdeki 5 yıl içerisinde sanal gerçeklik ile ilişkimiz televizyon ile internet kullanım alışkanlıklarımızı değiştirecek. Özellikle yalnız yaşayan insanlar, sanal gerçekliği çok daha aktif bir şekilde kullanacağı kesin, ancak evli insanların evde kafada bir gözlük ile bireysel takılmaları sosyolojik açıdan zor. Bu konuda da muhtemelen alternatifler (Htc vive mesala gözlüğe taktığı bir kamera ile çevrenizi de görmenize izin veriyor, ama sanal gerçeklik tecrübesini baltalıyor) ortaya çıkacaktır.

Şuanda bir kapı aralanıyor, ve günümüz gençlerin tabiri ile bir hype mevcut ama paniğe gerek yok. Şimdilik kaçırılan çok bir şey yok. Ancak teknoloji ucuzlayıp, üretim maliyetleri düştüğünde ve belli standartlar oluştuktan sonra çok eğlenceli zamanlar bizi bekliyor. Evinizde oturduğunuz yerden venedikte kanalda gezmek (o meşhur koku olmadan), uçurumdan aşağı paraşütle atlamak, 360 derece film izleme düşüncesi bile heyecanlandırıyor ki bunları şimdi bile yapabiliyoruz ama benim beklentim bunu yaparken etkileşimde de bulunabilmek ama bunun için biraz daha beklemek gerekiyor.

Son olarak Youtube 360 Vr kanalına bir göz atmak isteyebilirsiniz. Telefonuzda cardboard vb ürünler ile birlikte yada ekranı mouse/parmak ile kaydırarak 360 derece videoları izleyebilirsiniz. 
Share: